Tahsin Deniz ARPACI |
||||
Her sey samimi arkadasim Fahri ile birlikte yurtdisinda
bir kampa birlikte katilmayi istememizle basladi.
Kizilay'daki Gençlik Servisleri Merkezi'ne bes-alti
ziyaretin ardindan Polonya'nin Lodz (Yazilisina
bakmayin, ingilizce'deki Woodge gibi okunuyor.) kentindeki
bir gençlik kampina gitmeye karar verdik. Polonya'yi
daha önce görmemis olmamiz ve kamptaki olasi
çalisma kosullari, kafamizda sorular
yaratsa da, kampin sonunda ikimiz de hayatimizin
en iyi gezilerinden birini yaptigimiz düsüncesiyle
Kuzeydogu Avrupa'dan güzel ülkemize döndük.
Gezimize uçaktaki anilarimizla baslamak iyi olabilir. Münih aktarmasindan sonra bindigimiz küçük Varsova uçaginda yanimizda orta yasin üzerinde Polonyali bir hanim yer alirken, koridorun öte yanina da iki genç kiz oturdu. Fahri, hanimin ingilizcesini çok begendi ve ona bunu ileterek iltifatta bulundugunu sansa da, bayanin ingilizce hocasi oldugunu ögrenince yüzünde hafif bir renk degisikligi belirdi. Koridorun öbür tarafindaki kizlar da bizim Polonya'ya gelis amacimizi ögrenmek istediler. Polonya'nin pek turistik bir ülke olmadigini ve neden Polonya'yi kamp yeri olarak seçtigimizi sordular. Özellikle, daha önce Türk erkek arkadasi olan kiz adimizi çapkina çikardi ve kontrol edemedigi ses tonuyla bunu tüm uçaga duyurdu. Ne demisler: "Adimiz çikmis dokuza inmez sekize…" |
Her
neyse, uçakta yanimizda oturan bayanin damadinin
arabasiyla Varsova Havaalani'ndan tren garina
gitmemiz zor olmadi; ancak Varsova Gari, Polonya'yi
ilk kez görenler için, iyi bir izlenim yaratmiyor. ingilizce
levhalarin ve duyurularin azligi bir baskentin
istasyonuna yakismiyor. Üstelik, istasyonda beklerken
sürekli gördügünüz kendilerinden geçmis
dilenciler, ülke hakkinda kafanizda önemli soru
isaretleri olusturuyor. Neyse, biz kendi masamiza takildik
ve Polonyali aileyle ülkemiz, kendimiz ve bir zamanlar Galatasaray'da
oynayan 'Kosecki' hakkinda sohbet ederek treni bekledik.
Demiryolu tasimaciliginin, çogu Avrupa ülkesinde oldugu gibi Polonya'da da önemli yeri var. Pek çok kisi, her gün, kamp yaptigimiz Lodz sehrinden Varsova'ya 1.5 saati askin bir yolculukla, ise gidiyor. Bu da trenlerde bir sürekli doluluga neden olmus. Biz de güvenlik nedenlerini de göz önüne alarak, zar zor, içinde yasli teyzelerin bulundugu bir kompartmanda iki kisilik yer bulduk. Polonyalilar, pek çok Avrupa ülkesinin insanlariyla kiyaslandiginda sicak ve yardimseverler. Dolayisiyla, sohbet ortaminin olusmasi zor olmadi. Daha sonra, sohbet arkadaslarimizdan bir bayan, bizi taksiyle kampimiza kadar birakti (Tabii ki parasini ona ödetmedik). Kamp
grubumuz oldukça neseli insanlardan kuruluydu: Polonya, Rusya,
Hollanda, Japonya, Belçika, Fransa, Bulgaristan, Finlandiya ve Türkiye'den
gelen toplam 16 ögrenci, gerçekten çok iyi bir uyum
sergiledi ve bu da kampin genel havasini olumlu yönde
etkiledi. Sabahlari botanik bahçesinde
çalistik, ögleden sonralari ve aksamlari ise serbesttik. Bos zamanlarimizi genellikle masa tenisi, voleybol oynayarak, sohbet ederek (Türk geyik muhabbetinin örneklerini sunarak) ve sehri gezerek geçirdik. Kamp yaptigimiz Lodz, Polonya'nin en kalabalik ikinci sehri ve en büyük sanayi merkezlerinden biri. Varsova'nin güneybatisindaki Lodz, Polonya sinema endüstrisinin kalbi olarak da biliniyor ve ülkenin Hollywood'u olarak nitelendiriliyor. sehrin ana caddesi olan, istanbul'daki istiklal Caddesi'ni andiran 'Piotrkowska'nin kaldirimlarina, Polonya'nin Andrzej Wajda, Roman
|
![]() |
![]() |
![]() |